Öncelikle Biyofrekansdan bahsedelim. Biyofrekans nedir?
Biyofrekans (Titreşim Tıbbı), insan vücudunun sahip olduğu enerji alanını, yaydığı elektromanyetik frekanslar boyutunda inceleyen ve düzenleyen tamamlayıcı bir tıp dalıdır.
Günümüzde tıp alanında gerçekleşen baş döndürücü gelişmeler pek çok hastalığa çare olsa da modern bilgi ve ileri teknoloji ile donanmış hekimler bazen kendilerini hastalıklar yerine sadece belirtilerle uğraşırken bulabiliyorlar. Tamamlayıcı ve klasik batı tıp uygulamaları hastalıkların önlenmesi ve tedavisi için farklı yaklaşımlara rağmen birçok ortak unsuru da beraberinde paylaşırlar. Bu unsurlardan birisi de günümüzde her iki alanın dünya ölçeğinde kabul görmeye başlayan, kişinin vücudunun kendi kendini iyileştirme gücüne sahip olduğu görüşüdür.
Bilindiği üzere her canlı varlık kendi vücut enerjisini üretmektedir. Bu enerji alanı, insan bedeninin kendi kendini iyileştirme gücünü yöneten bir kontrol sistemi olarak hareket eder. Bu sayede vücudumuz kendini birçok istilacı, çevresel toksin ve mikroptan koruyabilmektedir.
Enerji alanı düşük olduğunda, engellendiğinde veya bozulduğunda, vücudumuzun fiziksel ve kimyasal durumunun düzgün olarak çalışması sekteye uğrar. İnsan vücudundaki enerji alanı aynı zamanda elektromanyetik bir alandır. Günümüz teknolojisi ile enerji alanından yayılan osilasyon veya frekans denilen titreşimler güvenilir bir şekilde belirlenerek kayıt edilebilmektedir.
Hasta ve sağlıklı insanın frekans yapıları birbirinden farklıdır.
Kişi hastalandığında; frekans örneğinde saklanan yabancı frekanslar (Alerjenler, virüsler, bakteriler, amalgam, metaller ve diğer etkenler) kişinin genel frekans spektrumunu bozarlar. Bu sebeple vücudun sağlıklı ve hastalıklı frekans yapıları birbirlerinden farklılık gösterir. Günümüz teknolojilerindeki gelişim ile beraber Biyofrekans terapi cihazlarını kullanarak, vücut alanının sistem ve alt sistemlerini gözden geçirme şansına sahibiz.
“Titreşim tıbbının teşhis ve terapi süreçlerinde biyofrekans cihazları ile hedeflenen; bu bilgi alışverişi düzeyine etki ederek, yapısı bozulan frekansların düzenlenip hücreler arasındaki iletişimin tekrar REZONANS yani UYUM içinde olabilmesini sağlamaktır. Biyofiziksel iyileşme süreci ağrısız ve kimyasal ilaç kullanılmadan gerçekleştirilir.’’
Yoğun olarak hangi rahatsızlıklarda kullanılıyor? Kişiler, hangi durumlarda ve hangi ihtiyaçlara yönelik size ulaşıyorlar?
Genelde klasik tıp tedavi yöntemlerinden bir sonuç alamamış ve hali hazırda klasik tedavi yöntemlerine devam edip, ek terapi almak isteyen hastalar biyofrekans terapi yöntemlerini tercih etmektedirler.
Titreşim Tıbbı uygulamaları vücudun savunma sistemini destekleyerek, dengelenmesini ve kendi kendini iyileştirme mekanizmasının harekete geçmesini sağlar. Akut ve kronik hastalıklarda pozitif etki sağlayan terapilerin hiçbir yan etkisi olmayıp, ilaçsız ve ağrısız bir tedavi yöntemi olarak kabul görmüştür.
Uygulamalarda yaş sınırı yoktur. Yeni doğmuş, örneğin atopik egzama tanısı konmuş bir bebekte uygulanabildiği gibi, yaşı ilerlemiş hastaların bellek sorunlarında, ağrı ve performans ile ilgili şikayetlerinde de olumlu sonuçlar alınmaktadır. Sadece gebeliğin ilk üç ayında önerilmemektedir.
Trikombin cihazı ile hastada hedeflenen nedir?
Trikombin cihazı ile genel ve spesifik değerlendirme yapmak, bedenin enerjisini canlandırmak ve düzgün akışını en iyi duruma getirmek ve vücudun frekans bilgisinin doğru işlemesi için beden bilgisini tekrar geri yüklenmesi hedeflenmektedir.
Bu yöntemin test ve terapi sistematiği, bedeni rahatsız eden etkenleri biyofiziksel metotlarla tespit eder. Hastadan alınan kan örneği üzerinde virüsler, bakteriler, parazitler, kimyasallar, ağır metaller, gıda katkıları, çevresel toksinler ve alerjenlerin de dahil olduğu 6400 maddenin taraması yapılır.
Size ulaşma süreçleri nasıl gerçekleşiyor?
Açıkçası en fazla geri dönüşün bugüne kadar iyileşmesini sağladığım hastalarımın yakınlarına tavsiyeleri ile olduğunu söyleyebilirim. Tabii ki bunun yanı sıra, Türkiye’de Titreşim Tıbbının yaygınlaştırılması ve tamamlayıcı tıbbın faydalarının aktarıldığı pek çok farklı tanıtım mecraları da söz konusudur.
Bunun için, kongre ve fuar çalışmaları, ulusal medya, sosyal medya, broşür ve katalog çalışmaları ile hem hekimlerle hem de hastalarla iletişim kurma açısından çalışmalarımız sürekli olarak devam etmektedir.
Özellikle gelişen teknoloji ile birlikte her ay düzenli olarak online platformda gerçekleştirdiğimiz webinar seminerlerinin hem hastalar hem de doktorların konuya önem vermesinde tetikleyici bir faktör olduğunu düşünüyorum.
Kişi ve toplum sağlığında hedeflenen amaç ve süreç nedir?
Kişi hasta olmadan önce, yaşam kalitesini yükseltecek önlemlerin alınması büyük önem taşıyor. Bunun için öncelikle koruyucu hekimliğin daha çok ön plana çıkarılması gerekmektedir.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ilaç kullanımının çok fazla olduğunu biliyoruz. Hastalıkların tedavisinde önerilen ilaçların daha çok semptomları baskılamak için olduğunu ifade edebiliriz. Semptomların sadece baskılanmış olması uygulanan tedavi ve ilaç terapisinin kişinin hastalanmasına sebep olan faktörleri yok etmediğini, bilakis kişinin bağışıklık sisteminde veya frekanslarında meydana gelebilecek herhangi bir düzensizlikte aynı hastalık teşhisi ile doktoruna başvurduğunu söyleyebiliriz.
Oysa ki daha önceki sorunuzda da belirttiğim üzere Biyofrekans (Titreşim Tıbbı), insan vücudunun sahip olduğu enerji alanını, yaydığı elektromanyetik frekanslar boyutunda inceleyen ve düzenleyen tamamlayıcı bir tıp dalıdır. Bu yaklaşımda kişinin kendini iyileştirme gücü dikkate alınmaktadır.
Tam da bu sebeple amacımız hem koruyucu hekimlik hem de küratif hekimliktir. Ayrıca kişinin hastalığa yol açan esas etkilerinin nasıl bulunacağı ve titreşimsel olarak ne şekilde değerlendirilip tedavi edilebileceğine yönelik olarak doktorlarımızın bu konudaki bilgilerini artırmak ve Türkiye’de Titreşim Tıbbının yaygınlaştırılmasını sağlamaktır.
Avrupa’daki gelişmeleri de göz önünde bulundurarak önümüzdeki on yılda tamamlayıcı tıp alanında Biyofrekans sisteminin en çok tercih edilen terapi sistemi olacağını düşünmekteyim. Bu konuda Adnan Menderes Üniversitesi ile başlatmış olduğumuz bilimsel çalışmaların da sürecin hızlanmasında çok önemli bir faktör olacağı inancındayım. Geldiğimiz noktada Adnan Menderes Üniversitesi’nin kendi bünyesinde tamamlayıcı tıp ve Biyofrekans terapisi üzerine bir departmanı açılmıştır. Bu girişimin hem hastalar hem de doktorların konuya önem vermesinde tetikleyici bir faktör olduğunu düşünüyorum. Departmanın açılışının ardından üniversitede ki hocalarımız ile görüştüğümüzde bu bölüme yoğun hasta talebi geldiğini öğrendiğimde ki mutluluğumu sizlere anlatamam.
Tamamlayıcı tıbbın yoğun olarak gündemde olduğu bu dönemde, Türkiye açısından bakarsak, tamamlayıcı tıp ve biyofrekansa bakış nedir? Bilinç düzeyi ne durumdadır?
1970’li yılların başından bu yana Avrupa’da uygulanmaya başlanan Biyofrekans terapi yöntemi, 1990’lı yıllarda ülkemizde de tercih edilmeye başlanmıştır. 2005 yılında Almanya’dan Türkiye’ye dönüp kendi branşımda çalışmalara başladıktan sonra Türkiye’de tıp camiasında titreşim tıbbı alanında doktorlara seminer ve etkinlikler yolu ile ulaşmaya başladım. O yıllardan bugüne kadar Biyofrekans sistemi hem kontrol edilebilir bir hal aldı, hem de kullanımı çoğaldı.
Biyofrekans Eğitim ve Araştırma Hizmetleri adı altında faaliyet gösteren firmamızın düzenlediği eğitimlere daha fazla hekim katılmaya başladı. Bu konuda bilgilenen doktorlarımız sayesinde ülkemizdeki Biyofrekans terapi klinikleri hızla artmakta. Şu anda Türkiye’nin pek çok bölgesinde Titreşim Tıbbı konusunda verdiğimiz eğitimlere katılan doktorlar sayesinde hastalıklarına çare arayan birçok hastanın Biyofrekans sistemlerine ulaşılabilmesi sağlanmıştır.
Son dönemde Sağlık Bakanlığı ve üniversiteler titreşim tıbbına daha fazla önem vermeye başladı. Sağlık Bakanlığı konuyla ilgili kurduğu komisyonda Titreşim Tıbbı ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Bir diğer önemli gelişmeden daha bahsetmek isterim. Titreşim tıbbında kullanılan cihazların, yasal gereklilikleri tamamlandığında Sağlık Bakanlığının ürün takip sistemine kayıt edilmesinin önü açılmıştır. Bunun ülkemiz için inanılmaz derecede önemli olduğunun altını bir kez daha çizmek isterim.
Tabii ki doktorlarımızın bu konuyu benimseyip farklı bölgelerde Biyofrekans Terapilerini uygulayarak toplum üzerinde ki farkındalığın artmasına sağladıkları katkı tartışılmaz derecede önem arz etmektedir.
Bu alanda gelecek dönemden beklentileriniz nelerdir?
Çeşitli hastalık gruplarında yürütülen bilimsel çalışmalar sistemi desteklemektedir. En büyük beklentim yan etkisi olmayan ve düşük frekanslarla çalışan bu ılımlı terapi yönteminin Türkiye’de yayılmasını sağlamaktır.
Tüm bu gelişmelerin ışığında titreşim tıbbını geleceğin terapi metodu olarak benimsenerek yaygınlaşacağını düşünüyorum. Yetkili kurumlar tarafından sıkı denetime tabi tutulan klinik ve cihaz satış merkezlerinin bundan böyle en doğru hizmeti vereceklerinden şüphem yok. Bu kapsamda ilerleyen yıllarda tıpkı Avrupa’nın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de biyofrekans terapi yöntemleri çok daha fazla hastaya hizmet eder duruma gelecektir.
Yazar : Sağlığa Bakış Dergisi