Kırıklarda İlk Yardım
Kemik; sert, sağlam ve güçlü olmasını sağlayan kalsiyum ve fosfor minerallerini içeren canlı bir dokudur. Doğumdan erken yetişkinliğe kadar kemikler, dış yüzeylerine kalsiyum depolanarak büyür. Ayrıca yaralanma sonrasında yeni doku oluşturma yeteneğine de sahiptirler.
Yaşlanma ve bazı hastalıklar kemikleri zayıflatarak kırılgan hale ve stres altında kırılmaya veya parçalanmaya yatkın hale getirebilir. Ayrıca kendiliğinden geçen kalıtsal sorunlar (Osteogenesisimperfecta = Kırılgan kemik hastalığı gibi) veya raşitizm, kanser ve enfeksiyonlar kemik bozukluklarına, kemiklerin çarpıklaşmasına ve zayıflamasına neden olabilir. Ergenlik döneminde kemiklerde oluşan hasar, kemiğin kısalmasına veya hareket kabiliyetinin azalmasına neden olabilir. Yaşlılarda osteoporoz adı verilen ve kemik erimesi olarak nitelenen hastalık, kemiklerdeki protein örgüsünün seyrelmesi ve mineral yoğunluğunun azalması sonucunda kemiklerin kırılgan hale gelmesine ve kırılmaya yatkın olmasına neden olabilir. Yaş almış kişilerde kırılmalar genelde kişi düştüğü için kemik kırılmıştır diye düşünülse de olayın arkasında yatan etken, kemiğin erimesi sonucunda kırılması ve bu nedenle de kişinin düşmesi durumudur.
Kemikte oluşan kırık veya çatlağa fraktür denir. Kemik, hasta veya yaşlı değilse, kırmak için önemli bir kuvvete ihtiyaç vardır. Ancak hâlâ büyümekte olan kemikler birer besin maddesidir ve bir dal parçası gibi kırılabilir, eğilebilir veya çatlayabilir. Ağır bir darbenin alındığı noktada kemik kırılabilir. Kırıklar ayrıca bir bükülme veya burulma gibi dolaylı bir kuvvet sonucunda da meydana gelebilir
Kemik kırılmalarında hareketle artan ağrı, şekil bozukluğu, hareket ve kuvvet kaybı, damarların zarar görmesi neticesinde kanamalar, ödem ve kanama nedeniyle şişlik ve morarma şeklinde belirtiler gözlenebilir. Açık kırıklarda kemik uçları görülebilir. Kırık bölgesindeki damar, sinir, kaslarda yaralanma ve sıkışma meydana gelebilir. Kırık bölgede nabız alınamaması, soğukluk, solukluk gibi durumlar vardır. Leğen kemiği, uyluk, baldır kemiği gibi büyük kemik kırıklarında ve parçalı kırıklarda ağrı ve kanamaya bağlı şok tablosu gözlenebilir.
Omurga kırıklarında elle bel bölgesinden girilerek ve eller sırt bölgesine kaydırılarak yapılan ‘ikinci değerlendirme’de yaralıda artan ağrı hissi ile birlikte çukurluklar ve kaymalar, eğer kaburgalar kırılmışsa ‘Yelken Göğüs’ durumu gözlemlenir. Kırıklar, dokuları besleyen atar damarları etkileyerek dokuların hayatiyetini kaybetmesine ve hatta kangrene kadar dönüşebilecek sonuçlar doğurabilirler.
Açık ve kapalı kırıklar:
Açık kırıklarda kırık kemik uçlarından biri deriyi delerek dışarı çıkabilir ve kırık bölgesinde yara oluşabilir. Açık kırıklarda enfeksiyon riski yüksektir. Kapalı kırıklarda kırığın üstündeki deri sağlamdır. Ancak kemikler yerinden oynayabilir (stabil olmayabilir) ve iç kanamaya neden olabilir.
Açık ve kapalı kırık dışında belirgin veya görünür bir kırık çizgisi olmayan, nispeten yaygın bir kemik yaralanması olan çatlaklar ileri görüntüleme teknikleri (röntgen, MR veya BT taraması) ile teşhis edilebilirler. Eğer yaralanma hafif ise dinlenme ve ağrı kesicilerle iyileşme sağlanabilir.
Stabil ve instabil kırıklar:
Kararlı kırık (Stabil kırık), kırık kemik uçlarının tam olarak kırılmaması veya darbe alması nedeniyle hareket edememesi durumunda oluşur. Bu tür kırıklar el bileği, omuz, ayak bileği ve kalçada sıklıkla görülür. Genellikle bu kırıklar daha fazla hasara yol açmadan kolayca tedavi edilebilir.
Kararsız kırıklarda (instabil) ise kırık kemik uçları kolayca hareket edebilir. Yaralanmanın etrafındaki kan damarlarına, sinirlere ve organlara zarar verme riski vardır. Kemik kırılırsa ve bunun sonucunda bağlar yırtılır veya koparsa stabil olmayan yaralanmalar meydana gelebilir. Daha fazla hasara neden olmalarını önlemek için dikkatli bir şekilde ele alınmaları gerekir.
İlkyardımda tüm olaylarda hasta ya da yaralıyı mümkün olduğu kadar kımıldatmadan müdahale etmek önem taşısa da bu durum kırıklarda ayrı bir öneme sahiptir. Zira ister açık isterse de kapalı kırık olsun yaralı hareket ettirildiğinde kemiğin bir jilet gibi keskin olan kırık kenarları, ‘Makaslama Hareketi’ yaparak çevresindeki damar ya da sinirleri kesebilir. Bu durum tüm kırıklarda ama özellikle omurga kırıklarında yaralının kurtarılsa bile ömür boyu felç olarak sakat kalması gibi çok ciddi sonuçlar doğurabilir. 112/ 999’un olay yerine gelebildiği durumlarda kırığı tespit etmek gereksizdir. Yaralıyı kımıldatmamak ve kımıldatılmasına izin vermemek son derece önemli ve yeterlidir. 112 gelinceye kadar yaralının bilinç, solunum, nabız gibi yaşamsal bulguları takip edilir ve kaydedilip gelen ekibe bildirilir.
Olayın olduğu sırada telefon olmaması, telefon olsa bile çekmemesi gibi durumlarda 112’nin aranamaması, 112’nin gelememe durumu ve yaralının bilinç, solunum gibi yaşamsal bulgularında sorun var ve sağlık kuruluşuna ulaştırılması için bir yerden başka bir yere nakli gerekiyorsa kırık sabitlenip desteklenene kadar yaralıyı hareket ettirmemek gerekir. Kırık olan ya da kırık şüphesi olduğu düşünülen bölge ani ve sert hareketlerden kaçınılarak sopa, karton, tahta gibi sert malzemelerle (atel) komşu alt ve üst eklemleri içine alacak şekilde tespit edilip sabitlenmelidir.
Kırıklarda ilkyardım:
Ortamda yangın, patlama, çökme gibi tehlikeli bir durum yoksa yaralıya olayın olduğu yerde müdahale edilmelidir.
1-Yaşamı tehdit eden durumlara öncelik verilmelidir. Bilinç ve solunum gibi yaşamsal bulgular her zaman önceliklidir. Bilinç yoksa 112 gecikmeden aranmalı ya da arattırılmalı, solunumun da olmadığı tespit edilirse Temel Yaşam Desteği’ne (CPR= Cardio Pulmoner Resusitasyon) geçilmelidir.
2-Yaşamsal bulgularında sorun olmayan fakat kırık ya da kırıkları olan yaralı sakinleştirilmeli, hareket etmemesi söylenmeli ve hareket etmemesi sağlanmalıdır. Kendisinden olayla ilgili bilgiler alınmaya çalışılmalıdır. Şüpheli durumlarda kırık olduğu var sayılarak ona göre davranılmalıdır.
3-Kırık bölgenin ilerisinde nabız, duyu, derinin renk ve ısısı kontrol edilmelidir. Kırığın ilerisindeki nabız noktasından nabız alınamaması kırığın damarlara verdiği hasara işaret eder.
4-Yaralı bu süreçte sıcak tutulmalı, üzeri örtülmelidir.
5-Kol etkilenmiş ise yüzük, bilezik, saat gibi eşyaları oluşacak ödem düşünülerek nazikçe çıkarılmalıdır.
6-Kanaması varsa kırıkla ilgili bir ilkyardım yapmadan önce kanamayı durdurmak ilk yapılması gereken müdahaledir. Kırığın olduğu yaralı bölgede kanama olması durumunda kanamayı durdurmak için kırık olan çıkıntılı kemik uçlarına doğrudan bası uygulanmamalı, çevresine ve özellikle kırık kemiğin üstündeki nabız noktasına bası uygulanarak kanama durdurulmaya çalışılmalıdır.
7-Açık kırıklarda yaralanma bölgesinde kan kaybını, hareketi, enfeksiyonu önlemek ana hedefimiz olmalıdır. Gerekli olduğu durumlarda tespit uygulaması yapmadan önce kanama varsa kanamayı durdurduktan sonra ve kanama olmasa da yara üzeri steril bir gazlı bez ya da temiz bir bezle kapatılmalıdır.
8-Kırık olan bölge üzerine havluya ya da bir beze sarılı buz aküsü ya da buzla soğuk uygulaması ödem oluşumunu azaltacaktır.
9-Ağrı ve kanamaya bağlı şok gelişme riskine karşı tedbirli olunmalıdır. Kırık bölgesine göre yaralıya uygun pozisyon verilmelidir. İki bacakta da kırık ya da kırıklar varsa bacaklar şok pozisyonu vermek için yükseltilmemelidir. Yaralının bilinç, solunum ve nabız gibi yaşamsal bulguları takip edilmeli ve kaydedilmelidir. Bilinç yok fakat solunum varsa ve alt ekstremitelerde kırıklar varsa koma pozisyonu verilmemelidir. Bilincin gelmesiyle ilk mide kaslarının harekete geçmesi ve yemek borusundan çıkacak ifrazatın solunum yolunu tıkayarak yaralıyı kusmuğunda boğmaması için yaralının başı sadece hafifçe yana doğru eğilmeli ve imkân varsa yanında biri bulundurulmalıdır. Çok yaralı olan bir ortamda tek ilkyardımcı varsa 2-3 dakika ara ile bu yaralının yaşamsal bulguları kontrol edilmelidir.
10-Yaralı bölgenin üstündeki ve altındaki eklemler ellerinizle desteklenip veya bir yardımcıdan bunu yapması istenerek ve askı veya bandajla hareketsiz hale getirilmeli ve her on dakikada bir askı veya bandajın ötesindekikan dolaşımı kontrol edilmelidir. Eğer kan dolaşımı bozulmuşsa bandajlar gevşetilmelidir. Ekstra destek için yaralanmanın etrafına yastık ya da pedler gibi dolgu malzemesi yerleştirilmeli ve yaralının bir sağlık kuruluşuna sevki sağlanmalıdır.
11-Daha sağlam bir destek için yaralı bölge vücudun etkilenmemiş bir noktasına sabitlenmelidir. Üst ekstremite kırıklarında örneğin köprücük kemiği ve kürek kemiği kırıklarında kol askıyla sabitlenmelidir. Dirsek kırığında omuz eklemi, dirsek eklemi ve el bilek eklemini içine alacak şekilde bir atelle tüm eklemleri içine alacak şekilde tespit yapıp bu ateli önce yaralının koluna sonra da yaralının gövdesine bağlayarak sabitleme yapılmalıdır. Ateli sabitlerken attığınız düğümlerin yara ya da yaraların üzerine gelmemesine dikkat edilmelidir. El bilek kemiği kırıklarında eli ters kaşık gibi bir durumda görürsünüz. Elin ters kaşık gibi duran boşluğunu yumuşak pansuman malzemeleri, bez, çorap vd… gibi bir dolgu malzemesiyle doldurulmalı ve tahta, karton gibi bir atelle dirsek eklemi, el bileği eklemi ve parmak uçlarını kapsayacak şekilde sabitleyip kol üçgen sargı, fular ya da eşarp gibi bir malzemeyle askıya alınmalıdır. Tespit ve sargı yapılırken parmaklar görünecek şekilde açıkta bırakılmalı ve böylece parmaklarda derinin ısı ve rengi kontrol edilmelidir.
Alt ekstremite kırıklarında, yaralı bacak geniş bandajlarla diğer bacakla arasına yastık, battaniye, ceket gibi dolgu malzemesi konularak birlikte sabitlenmelidir. Düğümler her zaman yaralı bölge üzerine gelecek şekilde değil de sağlam tarafa gelecek şekilde atılmalıdır.
12-Kırık bir uzvunuz uyluk kemiği kırıklarında olduğu gibi bükülmüşse ve onu hareketsiz hale getirmemiz gerekiyorsa, hastaneye kaldırma işlemi gecikecektir. Bacağı diğer bacakla uygun bir pozisyona geri getirmek için nazikçe yeniden hizalanabilir. Uzuv düzleşene kadar kemiğin çizgisi yavaşça çekilmelidir. Sadece düz bir çizgide çekilmeli ve uzuv bandajlarla hareketsiz hale getirilene kadar bu pozisyon korunmalıdır. Ağrı artarsa bu işlem derhal durdurulmalıdır.
13-Tespit yapıldıktan sonra tespit yapılan bölge kalp seviyesinden yukarı yükseltilmelidir.
14-Yaralıya geçirebileceği bir ameliyat durumunda narkoz alacağı için yiyecek ve içecek verilmemelidir.
15-Kırıklarda emboli (pıhtı) atma riski en önemli sorunlardan biri olduğu için iyileşme sürecinde hekiminizin verdiği kan sulandırıcı ilaçlar ihmal edilmemeli ve muhakkak kullanılmalıdır.
Kafatası omurga yaralanmaları; yüksekten düşme, trafik kazaları, spor yaralanmaları, yıkıntı altında kalma gibi çok çeşitli etkenlerle oluşabilir. Kafatası omurga yaralanmaları; baş yaralanmaları, saçlı deride yaralanma ve kanamalar, kafatası kırıkları, yüz yaralanmaları ve yüz kemiklerinin kırılması, omurga kırıkları şeklinde kendini gösterebilir. Tüm kafatası ve omurga yaralanmaları bilinç kaybına yol açabileceğinden potansiyel olarak ciddi yaralanmalardır.
Baş yaralanmaları kafatasının içindeki beyin dokusu veya kan damarlarının hasar görmesiyle veya kafatası kırığı ile ilişkili olabilir. Başından yaralanan bir yaralıda boyun (omurga) yaralanması da olabileceğini göz önüne almak gerekir. Baş yaralanması, kısa süreli bilinç kaybı ile birlikte yaşamı tehdit eden bir beyin sarsıntısına neden olabilir. Ayrıca baştaki bir yaralanma ciddi olabilecek altta yatan beyin hasarı riskine karşı sizi uyarmalıdır. Artan uyuşukluk, kötüleşen baş ağrısı, kafa karışıklığı / garip davranışlar ve daha ileri noktada hafıza kaybı veya olayla birlikte gelişen herhangi bir kusma atağı, bir kol veya bacakta güçsüzlük veya konuşma güçlüğü, baş dönmesi, denge kaybı veya nöbetler, herhangi bir şekilde oluşan görme problemleri, olağandışı solunum sorunları gibi durumlar gözlemlenebilir. Kulak veya burundan gelen berrak sıvı veya sulu kan, göz veya kulak çevresinde oluşan morluklar ciddi yaralanma belirtileridir ve kafatası içinde bir kanama olduğunu gösterir. Baş yaralanmalarında yaralı tamamen bilinçliyse, rahat bir pozisyonda oturmasına yardım edilmelidir. Başına tutması için ona soğuk kompres verilmeli ve durumu izlenmelidir. Olayın ciddiyetine göre hemen 112 Acil Yardım çağrılabilirse de şu belirtiler olayın ciddiyeti hakkında bize fikir verir. Yaralıda tamamen iyileşmeme durumu, kötüleşen baş ağrısı, çift görme veya kusma şikayetinde bulunma veya kusma, uyuşukluk hali, kafası karışık hale gelme ve bilinçte dalgalanmaların söz konusu olması durumları 112’nin kesinlikle arama nedenleridir.
Yüz kemiklerinin kırılması genellikle sert darbeler sonucu meydana gelir. Ciddi yüz kırıkları korkutucu görünebilir. Göz çukurlarında bozulma, genel şişlik ve morarma, yerinden oynayan dokulardan veya burun ve ağızdan kanama görülebilir. Yüz kırıklarında en büyük tehlike, kan, tükürük veya şişmiş dokunun hava yolunu tıkayarak nefes almada zorluk yaratmasıdır. Yüz yaralanması olan bir yaralıyı gördüğünüzde kafatasında, beyinde ve boyunda hasar olduğunu varsayın. Yüz kırığının belirtilerini göz morarması olarak yanlış yorumlama tehlikesi de vardır. 112 aranır. Yaralının rahat bir şekilde oturmasına yardımcı olunur ve hava yolunun açık ve temiz olduğundan emin olunmalıdır. Yaralıdan ağzında kan, yerinden oynamış diş veya takma diş varsa tükürmesi ya da takma dişleri çıkarması istenmelidir. Ağrıyı azaltmak ve şişliği en aza indirmek için yaralının yüzüne hafifçe soğuk kompres uygulanmalıdır. Yaralının kusması veya nefes almada zorluk çekmesi ihtimaline karşı yüzün alt kısmına veya alt çeneye asla bandaj yapılmamalıdır. Bilincini kaybetmiş bir yaralının solunumu varsa, yaralı tarafı aşağı bakacak şekilde kurtarma pozisyonu verilmeli ve bir kanama durumu söz konusuysa böylece kanın içeri değil de dışarı akması sağlanmalıdır. Yaşam bulgularını takip edilmeli ve kaydedilmelidir. Solunumu da giderse Temel Yaşam Desteği’ne (CPR) geçilmelidir.
Omurga yaralanmaları vücudun birçok işlevini kontrol eden sinirlerin bulunduğu omuriliği etkileyebileceği için ciddi yaralanmalardır. Omurganın hasar görmesi, yaralı bölgenin altındaki vücudun felce uğramasına neden olabilir. Özellikle yüksekten düşen, kafasında yaralanma olan veya his veya hareket kaybı yaşayan bir kişide her zaman omurga yaralanmasından şüphelenilmelidir. Omurga yaralanmaları yanlış müdahaleler neticesinde daha da kötüleşebilir. Derhal 112 aranmalı ya da arattırılmalıdır. Eğer yaralının bilinci yerinde ise yaralı hareket etmesini engelleyecek bir şekilde tutulmalıdır. Bu amaçla yaralının başının arkasına diz çökerek, ellerinizi başın her iki tarafına koyarak baş, boyun ve omurganın aynı hizada olması sağlanmalıdır. Yaralının sizi duyabilmesi için parmaklarınız ile baş parmağınız arasında boşluk bırakılmalıdır. Yaralının başını, boynunu ve omuzlarını korumak ve desteklemek için rulo halinde sarılmış paltolar veya havlular kullanılmalıdır. Yaralı bir battaniyeyle örtülmeli, bilinç, solunum ve nabız gibi yaşam bulguları 112’yi beklerken takip edilmeli ve bu bulgular kaydedilmelidir. Hayatının tehlikede olduğuna inanmadığınız sürece yaralı hareket ettirilmemelidir.
Pelvis yaralanmaları genellikle araba kazası, yüksekten düşme veya ezilme gibi dolaylı kuvvetler sonucu oluşur. Bu olaylar uyluk kemiğinin (femur) başının pelvisteki kalça yuvasından dışarı çıkmasına neden olabilir. Pelvis kemiklerindeki kırıklar, pelvis içindeki mesane ve idrar yolları gibi doku ve organların yaralanmasıyla komplike hale gelebilir. Pelvisteki büyük organlardan ve kan damarlarından kaynaklanan kanamalar şiddetli olabilir ve bu bölgedeki boşluklarda birikerek yaralıda ‘Tahta Karın-Sert Karın’ dediğimiz belirtilerle kendini gösterebilir. Ve buna bağlı olarak yaralıda ŞOK tablosu hızla gelişebilir. Bu gibi durumlarda 112 Acil Yardım hemen çağrılmalıdır. 112 beklenirken yaralının bilinç, solunum ve nabız gibi yaşam bulguları izlenmeli ve bulgular kaydedilmelidir. Şoku en aza indirmek için yaralının başı düz / aşağıda olacak şekilde sırt üstü yatmasına yardımcı olunmalıdır. Bacaklar kaldırılmamalıdır. Yaralının bacakları düz ve yatay durumda tutulmalı veya daha rahat olacaksa dizlerini hafifçe bükmesine yardımcı olunmalıdır ve yastık veya katlanabilir giysiler gibi bir destekle dizlerinin altı desteklenmelidir. 112’nin gelemediği durumlarda yaralının sağlık kuruluşuna sevki gerekiyorsa yapılacak tespitte; yaralının dizlerinin kemikli noktaları üzerine, iki bacak ve ayak bileklerinizin arasına ceket, yastık vb… gibi dolgu malzemesi konulmalıdır. Bacaklar katlanmış üçgen bandajlarla birbirine bağlanarak hareketsizleştirilmeli; ayaklar ve ayak bilekleri dar katlı sargıyla, dizler ise geniş katlı sargıyla ya da bulabildiğimiz bez, kumaş gibi bir malzemeyle sabitlenmelidir.
Ecz. Muzaffer HAKSEL
İlk Yardım Eğitmeni