Kanamalarda İlk Yardım
Konuyu daha rahat anlayabilmemiz için kanamalarda ilkyardım konusuna girmeden önce ‘Dolaşım Sistemi ve Şok’ konusunda birtakım ön bilgileri sizlerle paylaşmak gerekliliğini düşünüyorum.
Biz ilkyardım eğitmenleri, dolaşım sistemi gibi muhteşem anatomik bir yapıyı on beş yaşını doldurmuş, en az ilkokul mezunu olan, algılama ve anlama yeteneğine sahip işçisinden tıp tahsili yapmış doktoruna kadar her gruptan gelen insanlara detaylara girmeden çok basit bir şekilde anlatırız.
Kalp ve damarlar dolaşım sistemini oluşturur. Bu yapılar vücuda sürekli bir kan akışı sağlayarak vücudun en küçük yapı taşı olan hücrelere ve hücrelerden oluşmuş dokulara başta oksijeni ve besinleri olmak üzere koruyucu faktörleri, hormonları ve ısıyı taşır, metabolik atık ürünleri ise vücuttan uzaklaştırır. Kan, kalp kasının ki çizgili kas yapısında olup istemsiz olarak hareket eden tek organdır, ritmik kasılmaları (atımları) ile vücuda pompalanır. Bu kasılmalar kalpte oluşan elektriksel uyarılarla kontrol edilir. Kalp, göğüs kafesinin içerisinde sağ ve sol kaburga kemiklerini bir arada tutan sternum ya da halk dilinde ‘iman tahtası’ denilen göğüs kemiğinin tam altında bulunur.
Kalp atımlarının atardamar duvarına yaptığı basınca nabız diyoruz. Bu basınç, kalp atışının şiddetine ve fazına, atardamar duvarlarının elastikiyetine, kanın hacmine ve dansitesine göre değişir. Bu nabız sayıları; normal kabul edilen değerler olarak yetişkinlerde (ilkyardımda 8 yaş üstü) dakikada 60-100, çocuklarda (1-8 yaş) 100-120, bebeklerde (yeni doğan 27 gün ve 1 yaş) 100-140 olarak değerlendirilir. Bu sayılar; kişide bilinç ve solunum olmadığı durumda kalp de duracağı için, vücutta kalp tarafından dolaştırılamayan kanı biz ‘temel yaşam desteğinde kalp basısı’ yaparak kendimiz dolaştırdığımızdan ve kalbin çalışma prensibindeki gibi davranarak kalbin yerine geçtiğimizden tutturmamız gereken sayılardır. Bu tutturmamız gereken sayılar yetişkin, çocuk, bebek fark etmez dakikada 100 olmalıdır. Bu sayıları üç parmağımızla (işaret, orta ve yüzük parmaklarını birleştirerek ve yavaşça bu noktalara bastırarak) vücutta alabildiğimiz noktalar; boyunda şah damarı (Adem elmasının her iki yanında), köprücük kemiği üzeri, koltuk altı, kol damarı (dirseğin üstü, kolun iç yüzü,), dirsek içi, önkol damarı (bileğin iç yüzü, başparmağın üst hizası), kasık, diz içi, bacak damarı (ayak sırtının merkezinde) şeklindedir. Kişinin nabzını değerlendirirken yetişkinlerde ve çocuklarda şah damarından, bebeklerde kol atardamarından nabız alırız. Nabız noktaları aynı zamanda kanamaları durdurmakta faydalandığımız bası noktalarıdır.
Kan; atardamar, kılcal damar ve toplardamar adı verilen damarlar ağı ile vücutta dolaşır. Oksijenlenmiş kan akciğerlerden kalbe geçer, ardından atardamarlar (arterler) aracılığıyla vücut dokularına ve dokuları oluşturan organizmanın en küçük yapı taşları olan hücrelere ulaşır. Oksijenini dokulara ve hücrelere bırakmış ve karbondioksit ile yüklenmiş olan kan da toplardamarlar (venler) yolu ile kalbe geri döner. Buradan tekrar oksijenlenmek üzere akciğerlere gönderilerek sürekli bir döngü halinde vücutta dolaşır. Atardamarlar ve toplardamarlar ince kan damarlarından kılcal damarlardan oluşan bir ağ ile birbirlerine bağlanırlar. Oksijen ve besin maddeleri kandan dokulara geçer, atık maddeler ise kılcal damarlar aracılığıyla dokulardan kana geçer. Dış kanamalarda atardamar kanamaları kendini, açık kırmızı renkte ve kalp atımıyla uyumlu olarak kesik kesik, fışkırarak akmasıyla gösterir. Kısa sürede çok kan kaybedilebileceği için en tehlikeli kanama atardamar kanamasıdır. Toplardamar kanamaları ise koyu kırmızı renkte (vişne çürüğü gibi) ve sızıntı şeklinde süzülür gibi gözlenen kanamalardır. Kılcal damarların dışa kanaması ise kendini küçük kabarcıklar şeklinde gösterir.
Ortalama bir yetişkin vücudunda yaklaşık beş litre veya on üç kilogram vücut ağırlığı başına bir litre kan bulunur. Bu kanın beşte birinin kaybolması yaşamın tehlikeye düşmesine neden olur. Kanın yaklaşık %55’i berrak sıvı yani plazmadır. Bu sıvının içinde, kanın geri kalan %45’ini oluşturan kırmızı ve beyaz kan hücreleri ile kan pulcukları asılıdır. Kırmızı kan hücreleri, hücrelerin oksijen taşımasını sağlayan kırmızı bir pigment olan hemoglobin içerir. Beyaz kan hücreleri vücudun enfeksiyonlara karşı savunulmasında rol oynar. Trombositler kanın pıhtılaşmasına yardımcı olur. Eğer kan damarları hasar görürse, yaralanma yerinde yığılır ve kanın pıhtılaşma süreci başlar.
Şok, acil müdahale edilmesi gereken bir durumdur. Kanamalarda en önemli konulardan biri de kişide ‘şok tablosunun’ gelişme ihtimalidir. Vücut dokularına oksijen taşıyan ve atık ürünleri vücuttan uzaklaştıran dolaşım sisteminin bozulması sonucu beyin, kalp gibi hayati organların yeterli miktarda oksijen alamaması durumunda ortaya çıkan ve yaşamı tehdit eden bir durumdur. Şok genellikle şiddetli kan kaybından kaynaklanır. Bu durumda Hipovolemik Şok durumundan bahsedilir. Ciddi yanıklar, kusma, diyare nedeniyle oluşan sıvı kayıplarında da bu tip şok tablosu oluşabilir. Ayrıca kan yeterli olsa da kalbin yetersiz kaldığı ve vücuda kan pompalayamaması durumunda da kardiyojenik şok ortaya çıkar. Bu durum ciddi kalp rahatsızlığı, kalp krizi ya da akut kalp yetmezliğinden kaynaklanabilir. Bir enfeksiyona neden olan bakterilerin (boğaz, bağırsak, akciğer, idrar yolları enfeksiyonları gibi) ya da toksinlerin kana karışması ile vücuttaki bağışıklık sisteminin bu bakterilere karşı büyük bir savunma tepkisi göstermesi ile sepsis ortaya çıkar ve bu durum normal olmakla birlikte çok şiddetli olduğunda organ ve dokulara hasar verebilir. Ağır sepsis vakalarında tüm vücutta iltihaplanmalar meydana gelir. Sepsisin etkisiyle, kan hücrelerinin fonksiyon kaybına uğraması sonucunda yaygın damar içi pıhtılaşmalar ve tıkanmalar gelişebilir. Bu durumda dokulara kan dolaşımı vasıtasıyla oksijen taşınması engellenir. Tansiyonda ani bir düşüşle beraber ölümle sonuçlanabilir. Sepsis nedeniyle gelişen bu duruma septik şok denir. Vücudun bir maddeye karşı gösterdiği ani reaksiyonlar da alerjik tepkimelere ve uç noktada anafilaktik şoklara neden olabilir. Duman altında kalındığında yaşanabilen karbon monoksit zehirlenmelerinde ise toksik şoktan bahsedilir.
Kişide kan şekeri değerlerinin normalin çok altına düşmesi (hipoglisemi), vücut ısısının normal değerlerinin altına düştüğü örneğin donmalarda gözlenen hipotermi ve vücut ısısının aşırı yükseldiği örneğin sıcak çarpması gibi durumlarda gözlenen hipertermi, aşırı dozda uyuşturucu kullanımı, omurilik yaralanmaları ve ruhsal durum bozuklukları da şoka neden olabilir.
Şok tablosu korku ve ağrı ile daha da kötüleşebilir. Bu durumda yaralıya güven verip rahat etmesini sağlayarak şok gelişme riskini en aza indirmeye çalışmak önemlidir. Şokun en sık görülen nedeni şiddetli kan kaybıdır. Eğer bu miktar normal kan hacminin yaklaşık beşte biri olan 1.2 lt’yi aşarsa şok gelişir. Bu derecedeki kan kaybı dış kanamadan kaynaklanabileceği gibi iç organların hasar görmesi sonucu vücut boşluklarına kan kaçması veya leğen kemiği (pelvis) ya da uyluk kemiği (femur) gibi büyük bir kemiğin kırılmasına neden olan bir yaralanmayla oluşan kapalı kırık nedeniyle hasar gören damarlardan iç kanama sonucu da meydana gelebilir. Kulak ve burundan gelen kan ve sarı renkli omurilik sıvısı kafatası içerisindeki iç kanamaya işaret ettiği gibi, yaralanma bölgesi etrafında büyük bir şişlik veya karın bölgesinde belirgin derecede hassasiyet ya da tahta karın dediğimiz sert karın durumunda da iç kanamadan şüphelenilmelidir. Yaralının daha sonra hastanede genel anesteziye ihtiyacı olabileceği için yemek yemesine ve su içmesine izin verilmemelidir. Özellikle iç kanamalarda içirilecek su yaralının ‘son suyu’ olabilir. Eğer yaralı susuzluktan şikâyet ediyorsa, dudakların biraz suyla nemlendirilmesi yeterli olacaktır.
Şok tablosunda; başlangıçta soğuk, soluk, nemli bir cilt, terleme ve hızlı bir nabız durumu gözlenir. Şok tablosu ilerlerse nabız zayıflar. Hızlı fakat sığ, zayıf bir solunum durumu vardır. Özellikle dudak içleri, tırnak, kulak memesi gibi bölgelerde görülen ‘Grimsi-mavi cilt (siyanosis) bastırıldığında hemen rengini geri kazanmaz. Baş dönmesi, bulantı ve muhtemelen kusma, susuzluk durumlarıyla birlikte beynin oksijen temini zayıfladıkça huzursuzluk, saldırganlık, esnemek, iç çekmek, nefes almak için çabalamak (hava açlığı) ve sonuçta bilinçte dalgalanmalar gözlenir. Bilekteki nabız kaybolduğunda kan hacminin yaklaşık yarısı kaybolmuş olacaktır. Kan kaybının önlenememesi, yanıklarda hücreler arası sıvı kaybının telâfi edilememesi, karbonmonoksit zehirlenmelerinde olduğu gibi kişinin maruz kaldığı duman altından çıkarılamaması gibi şok etkeninin ortadan kaldırılmasında başarısız olunan durumlarda bilinç kaybı derece derece artarak ortaya çıkar, kişi bilincini tamamen kaybederek komaya girebilir ve sonunda yaşamını kaybedebilir. Şok durumu, ölümün bir basamak gerisi olarak da tanımlanabilir.
Kanamalarda İlkyardım: Yaralıyı sakinleştirmeye ve rahatlatmaya çalışın. Gereksiz hareketler yapmasını engelleyin. Özellikle kırıkları varsa kesinlikle hareket ettirmeyin. Boyun, göğüs ve beldeki sıkı giysileri gevşetin. Yaralıyı soğuktan koruyun ve sıcak tutun. Yaralıyı sıcak su torbası veya başka bir doğrudan ısı kaynağıyla ısıtmayın. Yaralı tanımadığınız bir kişiyse ve eğer imkânınız varsa bulaşıcı hastalıklardan korunmak amacıyla müdahale etmeden önce elinize tek kullanımlık eldiven (ameliyat eldiveni) takın. Kanama kontrol altına alınmaz ise yaralıda şok tablosu gelişir. Bu nedenle kanamayı durdurmak ana hedefimiz olmalıdır. Yaralıyı sırtüstü pozisyona almak muhtemel düşmeler ve ek yaralanmalara neden olmamak adına önemli olduğu gibi dolaşımı rahatlatmak açısından da önemlidir. Kanamalarda, kanama üzerine bir bez ile baskı yapın. Kanama devam ederse pıhtılaşma faktörlerini bozmamak için birinci bezi kaldırmadan ikinci bir bez ve kanama yine durmaz ise bu bezler üzerine kaldırılmadan sıkıştırıcı bir bandaj uygulayarak kanamayı durdurmaya çalışın. Kanama yine de durmaz ve kanama alt ve üst ekstremiteler (kollar ve bacaklarda) ise kanama olan bölgenin üzerindeki nabız noktasından bası uygulayın ve bacakları kalp ve beyin gibi yaşamsal organlara kan gitmesini iyileştirmek için yaklaşık 30 cm yükselterek yaralıya şok pozisyonu verin. Bacakları çok fazla kaldırmak kasık atardamarını kapatacağı için istenmez. Eğer kanama kolda ise kanamanın olduğu kolu kalp seviyesinin üzerine alın. Yaralının başını aşağıda tutmak da bilincini kaybetmesini önleyebilir.
Kanamalarda öncelikle yaranın içinde cam parçaları gibi gömülü bir nesne ya da saplanmış bir cisim olup olmadığı kontrol edilmeli, böyle bir durum varsa cismin üzerine doğrudan bastırılmamalı, cismin etrafındaki yaranın kenarlarından baskı uygulanmalıdır. Ağız ve yüzde oluşan kanamaların solunumu etkileyebileceği dikkate alınmalıdır. Eğer yaralı gebeliğin son evresindeyse, bebeğin kalbe giden kan akımını kısıtlamasını önlemek için yaralının sol tarafına doğru eğilerek yatırılmasına yardımcı olun.
Kanamalarda turnike (boğucu sargı) uygulaması kol ve uyluk gibi tek kemikli bölgelere uygulanır. Uygulandığı yerde damarları boğduğu ve aşağıya giden kan akımını tamamen keserek doku ölümüne ve sonuçta uzvun kaybedilmesine neden olabildiği için en son çaredir. Ancak uzuv (el, ayak vs..) kopmuş, kanamanın olduğu yere ve nabız noktasına yapılan bası yetersiz kalıyor ve kanama durdurulamıyorsa / tüm kanama durdurma uygulamaları yetersiz kalıyorsa / kanamalı yaralının genel durumu bozuk, 112 gelemiyor, uzun mesafede taşınması gerekiyorsa ve çok sayıda yaralının bulunduğu ortamda tek ilkyardımcı var, yaralının kanaması durdurulamıyor ve diğer yaralılara da ulaşmak durumunda kalınmışsa turnike dediğimiz boğucu sargı uygulaması yaralının yaşamını kaybetmesindense uzvun kaybedilmesi riski tercih edilerek tüm olumsuzluklarına rağmen uygulanır. Kişinin üzerine öğrenilebilmişse adı-soyadı, turnike uygulandığına dair bir bilgi ve uygulandığı saat ve dakika yazılı bir kâğıt tutturulur. Çok sayıda yaralının olduğu bir ortamda turnike uygulanmış kişinin alnına sabit bir kalem, ruj ya da kendi kanıyla turnike ya da ‘T’ harfi yazılarak gelecek acil yardım ekibinin dikkati çekilir. Yaralı battaniye, palto, ceket vs. ile sıcak tutulmak amacıyla örtülmüş olsa bile bu uygulama turnike uygulanmış bölge görülmesi amacıyla açıkta bırakılarak yapılır. Doku ölümü riskini azaltmak için turnike 15-20 dakika ara ile gevşetilir ve tekrar sıkılır.
Eğer uzuv kopması varsa kopan parça temiz, su geçirmez, ağzı kapalı plastik bir torbaya yerleştirilir. Kopan parçanın konduğu torba, içinde bulunabiliyorsa buz ya da soğuk su bulunan ikinci bir torbanın içine yerleştirilir. Yaralının götürüldüğü ambulans ya da vasıtayla birlikte gitmesi sağlanır. Öğrenilebilmişse torbanın üzerine yaralının adı-soyadı, uygulamanın yapıldığı saat ve dakika yazılır. En geç altı saat içerisinde ilgili sağlık kuruluşuna gitmesi sağlanır.
Şiddetli kanama ve şok tablosu oluşmuş yaralılarda 112/999 kesinlikle çağrılmalı, Acil Yardım gelinceye kadar yaralının bilinç, solunum gibi yaşamsal bulguları izlenmeli, kaydedilmeli ve yaralının yanından ayrılmamalı ya da çoklu yaralı bulunan vakalarda durumun takibi açısından yanında birinin bulunması sağlanmalıdır. Temel Yaşam Desteği konusunda hazırlıklı olunmalıdır.
Burun kanamaları genellikle; buruna alınan bir darbe, hapşırmak, sümkürmek, çocukların burunları ile oynaması sonucu burun deliklerinin içindeki kılcal damarların yırtılması sonucunda ortaya çıkar. Yüksek tansiyon, kan pıhtılaşmasını önleyen ilaçların kullanımında da burun kanamaları görülebilir. Biz ilkyardımcılar bu gibi durumlarda olay ne olursa olsun öncelikle kişinin bilinç durumuna bakarız. Bilinçte ve kişinin genel durumunda bir problem yoksa burun kanamalarında; kişiyi sakinleştirilmeye çalışın. Kişiye oturması ve ağızdan nefes almasını söyleyin. Bunun kişiyi sakinleştirici etkisi olacaktır. Başını öne eğmesini söyleyerek ya da eğerek kanın dışarı doğru akmasını sağlayın. Başını arkaya doğru eğmesine izin vermeyin. Aksi takdirde kan boğazdan akarak kusmaya ve durumun daha da kötüleşmesine neden olabilecektir. Bu arada burnun yumuşak kısmını beş on dakika süreyle sıkıştırmasını isteyin ya da bunu siz uygulayın. Bu süreçte kişiden konuşmaması, yutkunmaması, öksürmemesi ve burnunu çekmemesi tavsiye edilir. Bu süreç sonunda kişiye basıncı serbest bırakması söylenir ya da siz burun kanatlarını sıkıştırmayı bırakırsınız. Eğer kanama durmadıysa bir o kadar süre daha bu işleme devam edilir. Kanama durduysa burnun çevresini temizleyin. Kişiye birkaç saat dinlenmesini, sakin kalarak efor sarf etmemesini, burnunu sümkürmemesini tavsiye edin. Zira bu gibi durumlar oluşan pıhtı faktörlerinin bozulmasına ve kanamanın tekrar başlamasına neden olabilir. Kanama tüm bu süreçlerde durdurulamamışsa 112 Acil Yardım çağrılır.
Kulak kanamaları; kulak zarının delinmesi, yırtılması, kulak enfeksiyonu, başın yan tarafına gelen bir darbe veya bir patlama etkisiyle meydana gelebilir. Belirtileri keskin bir ağrı, kulak ağrısı, sağırlık ve olası bir baş dönmesi şeklindedir. Kanama hafifse kulak temiz bir bezle temizlenir. Ciddiyse kulağı tıkamadan temiz bez ya da gazlı bezle kapatılır. Yaralının bilinci yerindeyse başı ve omuzları yükseltilerek sırt üstü vaziyette yere uzanmasını sağlanır. Bilinci yoksa yaralı kanayan kulak üzerine yan yatırılır. Kan kafatası içine değil dışarıya doğru akmalıdır. Bu durumda ve yaralının genel tablosunun bozuk olduğu durumlarda ve daha önce bahsettiğimiz gibi kafaya alınan bir darbeden sonra burundan ya da kulaktan sarımsı kanlı bir sıvı geliyorsa bu kafatası içerisinde bir kanamanın varlığını ve durumun ciddiyetini gösterir. Kesinlikle 112 Acil Yardım çağrılmalıdır.
Kulak kanaması, kan kusma, anüs ve üreme organlarından gelen kanamalarda hasta/yaralı kanama örnekleri ile birlikte ilgili uzman doktora sevk edilir.
Ecz. Muzaffer HAKSEL
İlk Yardım Eğitmeni