Bağışıklık Sistemimizden Gelen Doku Dostu Ürün: Crystalin

Bağışıklık Sistemimizden Gelen Doku Dostu Ürün: Crystalin

Doğal, fizyolojik ve bağışıklık sistemimizden gelen tedavi yöntemlerine olan ilginin her geçen gün artması, tedaviyi destekleyici ürünlerin eczane raflarında daha fazla yer almasını sağlarken; bu alanda uzmanlaşan NHP İlaç Sanayi ise doku dostu, dual etkili ve yeni nesil bir antiseptik olan ‘Crystalin’ ile hastalara şifa olmaya çalışıyor.

Yara ve mikroorganizmalara karşı tam koruma ve tedavi sağlayan Crystalin’in Sağlık Bakanlığı’ndan izin alınarak sadece eczanelerde satıldığını belirten NHP İlaç Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Bayram Gökyer, Crystalin’in etken maddesi olan Hipokloröz asit (HOCl)’nin bağışıklık sisteminden gelen fizyolojik, doku dostu ve yeni nesil bir antimikrobiyal ve yara bakım ajanı olduğunu belirtti.
 
ANTİMİKROBİYAL ETKİNLİĞİ VAR
Crystalin’in uygulandığı alana hızla nüfuz ederek oradaki bakteri, virüs ve mantar gibi tüm mikroorganizmaları yok ettiğini kaydeden Gökyer, “Genetik analizler, dünyada 16 bine yakın mikroorganizmanın varlığını göstermektedir. İnsanda hastalık yapan mikroorganizma sayısı ise yaklaşık 1200 adettir. Mikroorganizmalarla insan arasındaki ilişkilere bakıldığında mikroorganizmaların birçok ölümcül hastalığın nedeni olarak karşımıza çıktığı görülmektedir. Öyle ki tarih boyunca birçok medeniyet enfeksiyon hastalıkları nedeniyle yok olmuştur. Bu nedenle mikroorganizma ile konak arasındaki ilişki iyi bilinmelidir. Konağın savunma mekanizmaları ve mikroorganizmanın hastalık yapmak için gerekli olan mekanizmaları iyi değerlendirilerek enfeksiyon hastalıklarının sağaltımında yeni stratejiler bulunmalıdır” dedi.

Bu noktada Crystalin’in çok önemli bir ajan olduğunu vurgulayan Gökyer, “Eğer biz mikroorganizmalarla iç içe yaşıyorsak, her an enfekte olma riskine karşı anında cevap veren fizyolojik ve bağışıklık sistemimizden gelen bir korunma mekanizması olmalı ki gün içinde yüzlerce mikroorganizma ile karşılaşmamıza rağmen enfeksiyon gelişmesin. Bu durum enfeksiyona karşı kullanılacak ürünün fizyolojik olma ve bağışıklık sistemimizden gelme özelliği ile de çok alakalıdır” diye konuştu.
 
DİRENÇ GELİŞMİYOR
Crystalin’e karşı bugüne kadar hiçbir bakteri, virus ve mantarın direnç geliştirmediğini kaydeden Gökyer, “Mikroorganizmalara karşı ilk tedavi ajanı olan penisilin 1940'larda kullanılmaya başlanmıştır ve günümüze kadar birçok antibiyotik tanımlanmış fakat gelişen direnç nedeniyle artık çoğu kullanılmamaktadır. Bu durum göstermektedir ki mikroorganizma, yaşamını tehdit eden birçok faktöre karşı direnç geliştirebilme özelliğine sahiptir. Antibiyotik direnci de bunlardan en önemlisidir. Mikroorganizmalar kendilerine yönelik tehditleri algılayarak o bölgelerde oluşturdukları bir takım modifikasyonlar aracılığıyla antibiyotiklere direnç oluşturmaktadır. Bu da çok önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmakta olup enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde yeni stratejiler arayışını doğurmaktadır” dedi.
 
ÇOK GENİŞ BİR KULLANIM ALANI VAR
NHP İlaç Sanayi tarafından yeni teknolojilerle geliştirilen Crystalin’in yaygın kullanım alanı olduğuna dikkat çeken Gökyer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Crystalin’in en yaygın kullanım alanı biyofilm enfeksiyonları ile birlikte seyretmesi nedeniyle diyabetik ayak, yatak yaraları ve venöz bacak ülserleri gibi kronik yaralardır. Yapılan çalışmalarda; açık yaralarda, konjonktiva dahil her türlü mukozada ve organ boşlukları üzerinde emniyetle kullanılabilmesi nedeniyle, abse, peritonit ve organ perforasyonları için yapılan operasyonlarda cerrahi ortamın yıkanmasında, enfekte ortopedik protez operasyonlarında protez ve dokunun yıkanmasında, yanık yaralarında, aft, uçuk, kulak, burun ve boğaz enfeksiyonlarında, diş ve diş eti iltihabında, kanal, implant tedavisi gibi dişe ve ağıza yapılan cerrahi girişimlerde, blefarit, konjonktivit gibi göz ve göz kapağı enfeksiyonlarında ve vajinal akıntılarda kullanılabileceği bildirilmiştir. Bağışıklık sistemimizden gelen HOCl (hipokloröz asit) etken maddeli ve Crystalin adlı bu ajanın yakın bir gelecekte insanda invaziv kullanımlar dışında hayvan ve bitki sağlığında da yaygın olarak kullanılabileceğini gösteren çalışmalar vardır.”